İzlemek ya da dinlemek için tıklayın.
Merhaba, ben Erdi Karadeniz. Dijital dünya ve dijitaldeki insana dair konuların bencelerini konuşacağım mod, Odak Moduna hoş geldiniz.
Odak modunda en odaklanmamız gereken konu dijital çağın getirdiği bu dönüştüren gelişmelere adapte olabilmek için dijitalde gelişimi sağlayacak kaslarımızı fark etmek ve güçlendirmek olmalı diye düşünüyorum. Bu nedenle bu podcast serisinin ilk bölümünde dijitalde gelişim kavramı üzerine biraz sesli düşünerek giriş yapmak yerinde olur diye düşündüm. Bence dijitalde gelişim ve kapsamından bahsedeceğim.
Ama bu konu üzerine konuşmaya başlamadan önce dijitalde gelişimin tanımına bir göz atalım. Hatta dijitalde gelişimin ne olduğunu dijitalin kendisine soralım. Mesela son günlerde çokça gündemde olan Open AI bu konuyu nasıl tanımlıyor bir bakalım.
“Dijital gelişim, bir toplumun veya bir ülkenin teknolojik altyapısının güçlenmesi ve teknolojik araçların ve hizmetlerin yaygınlaşması ile ilgili bir kavramdır. Dijital gelişim, internet ve dijital teknolojilerin kullanımının yaygınlaşması, dijital eğitimin sağlanması, dijital işletmelerin ve ekonominin gelişimi gibi birçok farklı alanda gerçekleşebilir. Dijital gelişim, insanların yaşamlarını kolaylaştıran ve onların işlerini daha verimli hale getiren teknolojik ilerlemeler ile ilgilidir.”
Bilginin o büyük büyük ansiklopedilerden çıkıp önümüzdeki, cebimizdeki hatta küçücük cihazlara sığması ve her an o bilgilere ulaşabilir olmamız yetmiyor gibi, artık o bilgiyi sanki karşımızda canlı kanlı biri varmış gibi sorup, cevap alıp bununla da yetinmeyip o cevabı sesli olarak da talep edebiliyoruz. Ve daha da ilginci artık kimse bu gelişmelere şaşırmıyor. Hoşumuza gidiyor hemen deniyoruz yeni çıkan şeyleri ama şaşırmıyoruz. Çünkü artık bu gelişim hızı o kadar hızlandı ki aynı jenerasyon içinde çevirmeli telefonları kullanmış insanlar olarak bugün yapay zekayla sohbet ediyor daha önemlisi ondan bilgi alıyoruz. Ondan bir şeyler öğreniyoruz. Hal böyle olunca artık şaşırmıyoruz çünkü bir önceki gelişmeye bakıp, onu yapan bunu da yapar zaten modundayız. Ee durum bu olunca dijitali takip etmek, dijitalde gelişmek her birimizi yakından ilgilendiren bir konuya dönüştü. Her birimizi diyorum gerçekten her birimizi, her insanı ilgilendiriyor çünkü dün yeni çıkan akıllı telefonlara bakıp ben tuşludan başka kullanamam ya diyenler bugün akıllı robot süpürgesine isim koyup, hayran hayran evi nasıl süpürdüğünü izliyorlar.
Konuya dönecek olursak yapay zekamız aslında diyor ki dijital gelişim dediğimiz mevzu daraltılabilecek bir mevzu değil. Aslında bu mevzu hayatın her alanını kapsıyor. Toplumları, ülkeleri kapsıyor. Dijital gelişim dediğimiz de hayatın her alanındaki irili ufaklı gelişimlerden de bahsediyor gibiyiz.
Ama biz şimdi toplumsal ya da ülkeler perspektifinden değil de daha çok insan penceresinden ve hatta aralığı biraz daha küçülterek uzmanlık alanları olan ve bu uzmanlıklarını dijital ortamlarda ve dijital araçlarla en iyi şekilde sunmak isteyen profesyoneller penceresinden ele alalım.
Bu pencereden dijitalde gelişime bakacak olursak peki o sevgili yapay zekamızın verdiği cevap değişiyor mu?
Aslında hayır. Evet, ölçek değişti. Fakat mevzu yine aynı. Dijital gelişim dediğimiz de aslında artık bireysel ölçekte de hayatın her alanındaki gelişimlerden bahsediyoruz. Bunu anlamak ve bunu kabullenmek bence kıymetli.
Çünkü dijitalde gelişim kapsam olarak birçok şeyi, her şeyi hatta kapsıyor olabilir ama özde tek bir gerçeğe çıkarıyor bizi. O tek gerçek ne? En azından bence o tek gerçek ne? Birazdan ondan da bahsedeceğim ama dijital gelişimin kapsamı her şeyi kapsıyor diyerek geçiştirmeyelim. Profesyoneller özelinde bu kapsamı biraz örneklendirelim istiyorum. Ve çok basit düşünelim.
Bir uzmanlığı olan ve bu uzmanlığı dijital ortamda verimli bir şekilde yapmak ve hedeflediği kitleyle etkin bir iletişim kurmak isteyen bir profesyonelin her şeyden önce dijital dünyanın bir parçası olması, dijitalde var olması bekleniyor.
Dijitalde var olmalı mıyız? Buna mecbur muyuz? Neden ya da nasıl dijitalde var oluruz gibi soruları şimdilik es geçiyorum çünkü ilerleyen bölümlerde bu konulara da değiniyor olacağım. Şimdilik dijitalde var olmamız gerekiyor olarak varsayalım.
Öte yandan bu var oluş tek başına yeterli değil. Bu dijital dünyada etkin bir şekilde var olmak da gerekli. İçerik üreterek, sosyal kalarak, iletişim halinde kalarak etkin bir var oluş göstermek lazım…
Ya da eğitimler veriyoruz, danışan seanslarını online yapıyoruz, toplantılara katılıyoruz ve hatta mülakatları online yapıyoruz ya da online mülakatlara katılıyoruz. Dolayısıyla bu online oturumların zemini olana dijital kanallara ve dijital araçlara da ne kadar hakim olursak, o toplantıların o eğitimlerin o kadar verimli ve kaliteli geçmesini de sağlayabiliyoruz.
Ki bu da değil sadece özellikle eğitimlerin sıkıcı bir monolog gibi geçmemesi, hem katılımı arttırmak hem de daha keyifli bir deneyime dönüştürebilmek için çeşitli dijital oyunlaştırma araçlarını bilmek, kullanmak bile sadece fark yaratabiliyor.
En basitinden sunum hazırlarken bile çizginin dışına çıkabilmek ve daha farklı, daha yaratıcı sunumlar hazırlamak için dahi dijital dünyaya, dijital araçlara hakim olmak, gelişmeleri takip ediyor olmak önemli hale geliyor.
Bu pencereden bakınca dijitalde gelişimi birkaç net maddeye sığdırabilmek mümkün değil. En basit meseleden, en karmaşık sistemlere kadar birçok konu, dijitalde gelişimin kapsamı dahilinde.
O zaman akıllarda tek bir soru var? Yapılan iş ya da uzmanlık alanı ne olursa olsun. Yer almamız gereken dijital mecralara tam anlamıyla hakim olmak, bu mecralarda hem içerik üreterek, hem sosyal kalarak güçlü bir dijital varoluş sergilemek, hatta birçok dijital uygulama, araç ve oyunu keşfederek, öğrenerek dijitalleşmiş, dijitalde gelişmiş oluyor muyuz?
Bence bu sorunun cevabı kısa bir süre için evet. Ama gerçekten kısa bir süre… Çünkü bu yeni dijital çağın en önemli birincil özelliği zaten ön görülemeyen bir değişim hızı… O kadar hızlı ve büyük değişimler birbiri ardına gerçekleşiyor ki o dijital gelişim kulvarında finish çizgisine ulaşmak pek mümkün olmuyor. O finish çizgisi sürekli olarak, bizim ona yaklaşma hızımızdan bile daha hızlı bir şekilde bizden uzaklaşıyor.
Peki bu durumda neye ihtiyacımız var? Bölümün başında dijitalde gelişim konusunda bence tek bir gerçek var demiştim. Bence her şeyden önce ona ihtiyacımız var. Dijitalde gelişimin kapsamı altında küçük büyük onlarca şey sayabiliyor olsak da esas mesele zihniyet meselesi. Dijital gelişimi bir zihniyet olarak almak, kabul etmek hayata dahil etmek lazım.
Artık dijitali redderek dijitalden bahsetmek, değişimden dem vurup değişime direnç göstermek devri bence biraz bitiyor. Bu değişimi, gelişimi, dijitalleşmeyi bir zihniyet olarak almak, kabul etmek önemli olacak.
Geçenler de Elon Musk Twitter’ı satın aldı. Çok konuşuldu. Sonra her hamlesiyle çokça konuşulmaya devam etti. Kızanlar oldu. Şaşıranlar oldu. Dalga geçenler oldu. Ama dijital dünyadaki herkes bir noktasında bu hamleleri gördü, okudu mutlaka.
Sonra bir anda Mastodon diye bir başka platform gündeme düştü. Bir anda Elon Musk’ın hamlelerine takılan büyük büyük gruplar Mastodon’a akın etmeye başladı. Bu platform aslında yeni çıkan bir platform sayılmaz ama bir anda twitter’dan buraya göç başladı.
Ama tüm bu süreçte elon musk, twitter, mastodon konuşulurken aslında bu olay bize çok önemli bir mesaj veriyordu.
Dijital dünya o kadar hızla değişiyor ve hatta o kadar anlık bir şekilde değişiyor ki bugün var olan, bugün keşfetmeye, öğrenmeye, parçası olmaya çalıştığımız şeyler kısa süre sonra var olmayabilir ya da aynı şekilde var olmayabilir.
Daha önce de bunun örneklerini gördük ama bu değişimlerin bu kadar hızla ve hatta anlık olması artık sıradan bir hale geldi. Artık çokta şaşırmadığımız bir hale geldi.
İşte tam da bu nedenle dijitalde gelişim zihniyeti önemli bir hale geliyor. Örneğin bugün uzmanlığımızı ortaya koyabileceğimiz en önemli platform youtube olabilir. YouTube’u ve YouTube algoritmasını öğrenmek için çaba gösteririm, buraya uygun içerikler üretirim ama yarın youtube’un bir anda olmama ihtimali imkansız değil artık. Facebookla başladık. Snapchat ortalığı kasıp kavurdu. Sonra herkes instagramda buldu kendini. Şimdi Tiktok, instagramın tahtını sallıyor.
Tam da bu nedenle dijitalde gelişimin kapsamı ne kadar geniş görünürse görünsün, dijitalde gelişimin en önemli meselesi zihniyet meselesi… Değişime direnç göstermek hep sıkıntılı bir durumdu fakat artık çok daha sıkıntılı bir durum çünkü o direnci kırabilmek için artık çok daha az bir zamanımız var.
Mesela son günlerde yine arkasında Elon Musk’ın da olduğu bir yapay zeka projesinin beta sürümü kullanıma açıldı bölüm başında kendisine de söz vermiştik zaten. O yapay zekayı hevesle deneyip duruyoruz. Ve o yapay olan zeka, hiç yapay durmayan cevaplar veriyor.
O yapay zekalar, o dijital sistemler gelişmeye devam edecek. Dijitalde gelişimi bir zihniyet olarak benimsemek bu hızla gerçekleşen değişim karşısında bizi sistemde tutabilir.
Çünkü bugüne kadar bir şeyin her şeyini bilip, o şeyde uzmanlaşmak önemliydi. Sonra bu rekabet dünyasında bir şeyin her şeyini bilmenin yanı sıra her şeyin de bir şeyini bilmek önemli hale geldi. Şimdiyse herşeyin bir şeyini bilmek ve yarın herşey değiştiğinde de o yeni her şeyin bir şeylerine kolayca adapte olabilmemiz gerekiyor.
Çünkü belli ki bu saatten sonra ne yapay zeka daha geriye gidecek, ne Elon Musk yeni bir hamleyle ortalığı karıştırmaktan vazgeçecek.