yükleniyor…

0

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Temmuz 3, 2022

Değişim İçin 9 Hayat Dersi – Konfor Alanı Dışına Çıkmak İçin Değişime Nereden Başlamalı

Geçenlerde küçük bir kitap okudum bu küçücük kitap, değişimle ilgili olarak o kadar büyük dersler veriyordu ki… Bu kitaptan çıkarttığım bu dersleri 9 maddede topladım ve bunlardan bahsedeceğim ve arada bir kendinize sorarsanız hayatınızı değişitirebilecek bir soru aktaracağım size de ama kitaba ve bu maddelere geçmeden önce genel olarak bir Değişim’e bakalım istiyorum.

Hatırlıyorum, daha çok yakın geçmişte değişime açık olmak ya da olmamak üzerine dönüyordu tüm tartışmalar. Artık bu da değişti. Artık değişime açık olmamak seçimi, bu ihtimal üzerine konuşmaya bile gerek yok. Değişime ihtiyaç var. Değişim kaçınılmaz, ona ayak uydurmak, onunla uyumlanmak bir zorunluluk. Bu noktada konuşulması gereken şey değişime uyumun nasıl olacağı bu değişim hızına nasıl yetişileceği… Değişim önemli.

Türk Dil Kurumu değişimi belli bir zaman için de gerçekleşen değişikliklerin tümü olarak tanımlıyor. İnternette genel bir arama yaptığımda da herhangi bir şeyi bir durumdan başka bir duruma geçirmek, geliştirmek olarak tanımlandığını gördüm.

Peki bence değişim nedir? Öncelikle değişim = gelişim demek değildir bence. Bence hayat noktalar arasında yaşanıyor. Aldığmıız her kararla, gerçekleştirdiğimiz her eylemle bir diğer noktaya geçiyoruz. Pinpon topu gibi, noktalar arasında ilerleyip gidiyoruz. Ve bir grup nokta arasındaki bu ilerleyişler değişim dediğimiz durumu ortaya çıkarıyor bence. Ama bu her zaman gelişim anlamına gelmeyebilir. değişim bazen iyiyi, gelişimi getirirken, bazen düşüşü de, daha kötü bir durumu da getirebilir ya da bulunduğumuz duruma etki etmeyedebilir.

Daha basit tanımla değişim de bir hedeftir ve hedef için şunu söyleyebilirim. Bence A noktasından B noktasına geçmektir. Az önce söylediğim gibi A noktasına yaklaştığınızda onun da için de başka noktalar, yani başka kararlar, başka eylemler, başka adımlar görmek mümkün. Ama daha tümden baktığımızda A ve B arasındaki geçişi değişim olarak tanımlıyorum.

Peki neden değişiyoruz?

Bazen mecburiyetten. Bazen ihtiyaçtan. Bazen kişiye, kişilere ya da çevreye uyumlanmak için… Sebepleri de değişebilir. Mecburi değişim adı üzerinde bizim isteğimiz ve kontrolümüz dışında olabilir. Ayakta ve hayatta kalmak için değişmek zorunda kalabiliriz. Bu ayrı… Ama bir ihtiyaçla ya da bir uyumlanma isteğiyle değişmek istiyorsak başarılı bir değişim için bazı şartların sağlanması gerekiyor. Bu şartları böyle listeleyedebiliriz ama listelemeyeceğim çünkü bence bir tanesi en önemlisi ve onu konuşmak bile yeterli. Nedir bu?

  • Mevcut durumdan rahatsız olmak ve başka bir duruma geçmeye istekli olmak önemli fakat daha önemlisi bu geçme gerekliliğinin neden gerekli olduğunu, bunu neden istediğinizi de çok iyi sorgulamanız gerekiyor. Çünkü bu değişim iki nokta arasındaydı ya… Noktaları belirliyoruz. Yolu belirliyoruz. Yola çıkarak harekete de geçiyoruz… Ama yolda kalmamak ve yolun sonuna kadar gidebilmek için o ilk motivasyonu son ana kadar korumak önemli. Ve bu motivasyon da bu değişimin tüm nedenlerini sorgulamış, keşfetmiş, kendi değer ve önceliklerimizle karşılaştırmış ve kabul etmiş olmakla ilgili…

İçinizde kabullenemediğiniz bir yolda yürüyemezsiniz.

Bence değişim işte bu. Şimdi kitaptan çıkardığım o değişimle ilgili hayat derslerine geçeceğim ama burada dönüşüm üzerine de bir şeyler söylemek isityorum.

Dönüşüm ve Değişim genelde eş anlamlıymış gibi kullanıyorlar. Yine Türk Dil Kurumu, olduğundan farklı bir biçime girmek olarak tanımlıyor.

Ben değişim ve dönüşüm konusuna şöyle bakıyorum.

O A noktasından B’ye gittiğinizde bir değişim gerçekleşiyor. Ama çoğu zaman siz hala aynı siz olarak kalıyorsunuz. Durum değişiyor, şartlar değişiyor, çevre değişiyor… Yaşam alanlarımız, yaşamımızı bir bütün olarak oluşturan o parçalar değişiyor. Ama her ne kadar bizim değişimimizden bahsetsek de değişen tam olarak biz olmuyoruz.

Fakat A’dan B’ye gittiğimizde değişen onca şeyin yanında biz de değişiyorsak gerçekten. İşte o zaman dönüşümden bahsedebiliyoruz. Çünkü o durumun ihtiyacıyla o duruma geçiş yapmak bir değişimdi fakat artık o durumun ihtiyacını hissetmiyoruz çünkü o durumu normalleştirmiş, içselleştirmiş, o duruma uygun bir şekle bürünmüş bir durumda oluyoruz.

Yani özetle bana göre dönüşüm B noktasına ulaştığınızda aynı kişi olarak kalıp kalmamanıza bağlı bir durum diye düşünüyorum. Mobildeki oyunlarda karakter bölümü bitirdiğinde bir güncelleme alır ya. Böyle ışıklar falan çıkar ve karakter daha güçlü, daha kaslı, daha iyi silahları, araçları olan birine dönüşür. Tam olarak benim dönüşüme bakışım da bu yönde diyorum ve şimdi kitaba geçebiliriz.

Dr. Spencer Johnson’ın kaleme aldığı, İşinizde ve özel yaşamınızda değişime uyum sağlamanın etkili bir yolu sloganıyla Peynirimi Kim Kaptı? kitabından bahsediyorum. Az sayfalı olmasının yanında içinde görsellerin de yer almasıyla aslında okunacak net kısım çok daha az. Ama güzel şeyler söyleyen bir hikaye.

Bu kitap bize değişimle ilgili bence neler söylüyor?

  • Bir Şeye Sahip Olduğunu Bilmek Mutluluk Verir

    Bu doğru. Bir şeye ulaştığınızı ve sahip olduğunuzu bilmek iyi hissettirir. Ve mutluluğu ya da bu tatmini, bu doyumu sürekli bir hale getirmek tam da değişime ayak uydurmukla mümkün olan bir şey. Çünkü şu anda bizi mutle eden o şeye sahip olmak yarın da ona sahip kalacağımız anlamına gelmiyor. Çünkü durum değişecek, çevre değişecek, o şey değişecek biz de uyumlu bir değişim gösterebilirsek bu mutluluk hissi devam edebilir.
  • Aradığın Şeyi Bulman, Ona Ne Kadar Değer Verdiğine Bağlı

    Az önce söylediğim gibi… Değişim yolculuğunda yolda olmak ve sona varmak için o yolculuğun anlamını, önemini, bizim değer ve önceliklerimize uyumunu önceden keşfedip kabul etmek nasıl önemliyse… Bu durum aslında her şeyde geçerli bir durum. Ulaşmak istediğin, bulmak istediğin şey her ne olursa olsun onu bulman ona verdiğin değeri, onu koyduğun yeri keşfetmenle paraleldir.
  • Değişmezsen Sönüp Gidersin

    Çok açık. Yine bir önceki maddede söylediğim bir şey vardı. Durum değişir, çevre değişir, o hedef değişir ama sen hala aynı kişi kalıyorsan, yapraklarını döken bir ağaç gibi sen de sahip olduklarını, çevrendekileri, varlıklarını ve bu süreç devam ederse sonuçta hayallerini bile döke döke yitirmeye başlayabilirsin. Değişime açık olmak, değişime uyumlanmaya istekli olmak bu nedenle oldukça önemli.
  • Değişime Uyumlanmak İçin Değişim Gerçekleşmeden Önce Fark Etmek Gerekir

    Değişmek lazım, değişime uyum sağlamak lazım… Tamam da değişim gerekliliği bir anlık bir şey değil. Ya da artık değişebilirsiniz diye gazete ilanı verilmiyor. Değişime başlamınızı söyleyen mobil bildirimler de gelmiyor. Bir gün bir uyanıyorsunuz ve o değişim gerçekleşmiş ve değişim ihtiyacı ortaya çıkmış oluyor öyle değil mi?Aslında öyle değil. Genel olarak değişimden önce bunun sinyallerini, işaretlerini, büyük deprem öncesi gerçekleşen artçılar gibi artçılarını yaşamaya başlarız. Büyük değişikliklerin öncesinden küçük değişiklikler olur. Mesele bunları fark edebilmek, bunları önden hissedebilmekte. Bunlara gözümüzü açarak, bu işaretleri görmeyi bir alışkanlık haline getirirek değişimi önceden fark etmek mümkün olabilir. Çünkü bu olmadığında tıpkı Gregor Samsa gibi bir sabah huzursuz düşlerinizden uyandığınızda kendinizi kocaman bir böceğe dönüşmüş bulabiliyorsunuz metaforik olarak ve o aşamada değişim çok daha fazla çaba gerektiren bir mesele oluyor.
  • Farklı Yönlerede Gidebilecek Cesarete Sahip Olmak Önemli

    Değişimin önündeki bence en büyük engel, şu meşhur konfor alanı. Konfor alanı aslında çoğu zaman konforlu bir alan değildir. Orada tatsızlıklarımız vardır, acılarımız vardır, katlandıklarımız vardır, rağmen yaptıklarımız vardır ama yine de oradan çıkmak istemeyiz, ona katlanmaya devam etmeyi tercih ederiz çünkü diğer tarafta belirsizlik var. İnasnın en büyük düşmanı en büyük korkusu bu belirsizlik.İçerde her şey çok kötü dahi olsa en azından biliyoruzdur. Acımızı da biliyoruzdur. Zorluklarımızı da biliyoruzdur. Ama dışarıda ne olduğunu bilmiyoruz. Ve bu bilmeme durumu hayatta kalma içgüdüsüyle o dışarının sadece kötü ihtimaller getirebileceğine tutundurur bizi. Oysa dışarıda çok daha iyi ihtimaller de var. Ve farklı yönlere gidebilme cesaretiniz olursa, o konfor alanından hızlıca çıkıp yeni yollar keşfedebilirsiniz.
  • Hayal Etmek = Hedef Ulaşmak

    Bu eşitliğe tam olarak katılmıyorum. Ama bu konuda başka bir içerikte uzunca konuşacağım için burada girmeyeceğim. Sadece mesele şu, değişim demek, mevcut durumun ve tabiki mevcut durumdaki eksikliğin farkında olmak, değişimi istemek, yeni durumu fark etmek ve bu eski ve yeni durum arasında bir yol haritası belirleyerek yola çıkmak demek. Ama bu yolun sonuna varmak o ilk andaki isteği ve motivasyonu korumakla ilgili. Bunu sağlamanın yollarından biri de o anı hayal etmek, o anı zihninizde canlandırmak, onu hissetmek tabiki olabilir. Günün sonunuda ne demiştik, içinizde kabullenmediğiniz bir yolda yürüyemezsiniz.
  • Eskide Takılı Kalarak Yeniye Ulaşamazsın

    Değişimin farkında olmak, yol belirlemek yola çıkmak… Tamam ama aklınız hali o eskideyse, zihnen hala oraya gidemiyorsanız ilerlemeniz oldukça zor ve yavaş olabilir.Şöyle düşünün. Şu an buradayım ve 100 metre ileriye gitmek istiyorum. Bunu başarmak için ayağa kalmak ve bu sandalyeyle bağımı koparmak durumundayım. Kendimi bu sandalyeye bağlayıp, sonrada hızlıca 100 metre ileriye gitmeyi bekleyemem öyle değil mi?
  • Yolda Olmak Beklemekten Daha Güvenli

    Az önce konfor alanından bahsettik. Konfor alanı aslında bir bataklık gibi… İçinde kaldıkça sizi daha fazla içine içine çekiyor. Büyük değişimlerin öncesindeki o küçük değişiklikleri fark etmenizi engelliyor. Sizin her şey yolundaymış gibi hissetmenizi sağlıyor. Ama sonuçta sürekli dibe doğru çekilirken o yeniliklerle de aranızdaki mesafe hızla açılıyor. Belirsizliği sevmiyoruz ama konfor alanı bataklığında da güven değiliz. Yolda olmak, hareket halinde olmak çok daha güvenli olabilir. Çünkü farkındayız. Kendimizin farkındayız. Değişimin, yeniliklerin farkındayız. Evet belirsiz ama B noktasında umduğumuzu bulamadığımızda C’ye gitme seçeneğimiz var. O da olmazsa D… Önümüzde sınırsız ihtimaller var. Fakat kalırsak ihtimal yok, tek bir yön var o da aşağı…
  • Son olarak kitaptan bir soru ve bir cümleyede yer vererek bitirmek istiyorum.

    Cümle şu: Korkularının ötesinde hareket edersen özgür hissedersin. Soru şu: Ama bir dakika soruyu birazdan size soracağım. Öncelikle bu önemli sorunun önemine biraz bakalım.

    Bu soruyu her gün kendimize o kadar çok kere sormamız gerekiyor ki… Çünkü her anımızda farkında olduğumuz ve olmadığımız bir sürü endişe ve tedirginlik var. Elalem ne der den tutun da ya öyle olursa, ya şöyle olursaya kadar bir sürü şey geçiyor zihnimizden. Ve biz bu endişelerle hareket etmeyerek, yani aynı yerde aşağı doğru çekilerek hayatı kaçırıyoruz. Fırsatları kaçırıyoruz. Oysaki böyle anlarda kendimize bu soruyu sorsak çok şey değişebilir.

Mesela bir örnek yapalım birlikte. Şimdi en son endişenize gidin. Bir düşünün. Hangi endişeyle neyi yapmaktan vazgeçmiştiniz en son. O en son endişe anınız için kendinize şu soruyu sorun ve çok özel değilse cevabı da aşağıda paylaşabilirsiniz.

O konuyla ilgili,

O anda

“Korkmasaydın, ne yapardın?”

Posted in Kitaplar, YouTube