yükleniyor…

0

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Eylül 18, 2022

Öğrendiklerimizi Neden Unutuyoruz? Unutma Eğrisi Teorisi ve 6 Adımda Daha Fazla Hatırlamak

Öğrendiğimiz her şeyi unutmak zorunda mıyız?

Yeni bir şey öğrenmek için o kadar çok zaman ve o kadar çok emek ve hatta o kadar çok para harcıyoruz ki müthiş bir çaba var arkaplanda. Fakat tüm bu çabaya, harcanan emek ve zamana ve kaynağa rağmen çok daha hızlı bir zamanda zihnimizden öğrendiğimiz her şey siliniyor. Çok çabuk unutuyoruz.

Okuduğumuz kitapları hatırlamıyoruz? Öğrendiğimiz yeni bilgileri hatırlamıyoruz? Peki neden? Neden unutuyoruz?

Unutmamak için, daha fazla hatırlamak için, yani aslında bu öğrenme durumunu kalıcı bir hale dönüştürmek için neler yapabiliriz, bunu konuşacağız, bunun için 6 adımdan bahsedeceğim ama önce bu öğrenmeleri kalıcı hale getirmek neden önemli? Ya da unutmak o kadar da kötü mü buna da bir değinmek istiyorum.

Aslında şu anda hatırlayamadım ki hatırlayamamakla ilgili bir içerik hazırlarken vereceğim örneği hatırlayamamak da güzel bir ironi oldu. Ama daha önce bir yerlerde bir yazı okumuştum ve unutmanın bizim için çok önemli, iyi anlamda çok önemli ve faydalı bir şey olduğunu, sahip olduğumuz en büyük lütuf olduğunu okumuştum. Doğrusu yanlışı tartışmaya açık ama bazı konularda gerçekten unutmak bir lütuf olabiliyor.

Örneğin yaşadığımız tatsız, negatif olaylarla alakalı olarak yaşananları hiç unutmamak sürekli o negatiflikle yaşamak berbat bir şey olurdu? Hayat her zaman muazzam şeyler getirmiyor ki? Birkaç önceki videomda Mutsuz Olmak kitabından bir alıntı yapmıştım, bardaklar her zaman dolu ya da her zaman boş olmaz bazen de tamamen boş olurlar diye… Bu doğru. Ve böyle durumlarda o unutmak durumu, yeniden ayağa kalkmak, yeniden yola çıkmak ve yolda kalmak için en çok ihtiyacımız olan zihinsel meziyetlerden biri bence… Yani ironik ama unutmanın da iyi geldiği, faydalı olduğu yerler bence de var.

Ama konumuza dönecek olursak, bugün üzerinde konuşacağımız konuda unutmak tamamen bir lanete dönüşüyor.

Çünkü kendi gelişim ve bu gelişime paralel dönüşüm yolculuğumuza hizmet edecek birçok yeni şey öğrenmeye çalışıyoruz. Eğitimler alıyoruz. Kitaplar okuyoruz. Yeni şeyler uyguluyoruz. Ama bu yeni yetkinlikleri öğrenmek için zaman, emek ve kaynak harcadığımız sürenin çok daha kısa bir bölümünde bu öğrendiklerimizi unutmaya başlıyoruz.

Bu durum bana şu bazılarımız için bir başka lanet olan havuz problemlerini hatırlatıyor. Bir yandan havuzu dolduran bir musluk var. Hatta o kadar çabalıyoruz ki birkaç muslukla dolduruyoruz o havuzu. Ama ne kadar çabalarsak çabalayalım havuz çok daha fazla bir hızda boşalmaya devam ediyor.

O halde en önemli soru şu? Peki ya unutmasaydık ya da en azından bu kadar kolay ve hızlı unutmasaydık, nasıl olurdu?

O havuzu çok daha hızlı doldururduk o kesin ama bununla beraber, buna paralel olarak o havuzun kapasitesini de arttırırdık diye düşünüyorum.

Öğrenirdik, öğrendikçe daha fazla gelişim sağlayarak daha iyi versiyonumuza doğru bir dönüşüm gerçekleştirirdik. Daha iyi versiyonumuzun bir üst sınırı yok, öğrendikçe daha iyiye gitmeye devam ederdi bu süreç.

Aslında çok ütopik bir şey söylemeye çalışmıyorum. Bugün, şu anda yeni bir şeyler öğrenmeyi bir kenara bırakalım, sadece bildiğin şeyleri en iyi şekilde, tam olarak, eksiksiz biliyor ve bunu her zaman hatırlıyor olursan, şu an olduğun kişiyle yarın olacağın kişi arasında ve tabi şu anda yaptığın şeylerle yapacakların arasında müthiş bir fark olurdu. Bu hepimiz için geçerli öyle değil mi?

Ama bu öğrendiklerimizi unutma ve hatırlayamama durumu öğrendiğimiz şeylerin sadece kullandığmıız kadarını hatırda tutmak gibi bir sonuca dönüşüyor. Örneğin dersler alıp, çalışıp bir yazılımı öğreniyorsunuz bir süre sonra o yazılımın en sık hangi araçlarını, menülerini ya da kısa yollarını kullanıyorsanız onlarda pratikliğiniz artarken diğer özelliklerini, diğer araçlarını kullanmayı unutmaya başlıyorsunuz.

Bir kitabın sizi en etkileyen cümlelerini hiç unutmuyorsunuz ama o kitap hangi kitaptı, yazarı kimdi, konusu neydi, nerede geçiyordu? Bir süre sonra geriye dönüp baktığınızda o kitaptaki o sizi çok etkileyen o paragrafı hatırlıyor olmasanız, o kitabı okuduğunuzu bile iddaa edemezsiniz…

Bu durumun böyle olmaması, hepsinin harfiyen hatırlanıyor olması, bir bilgisayar gibi daha önce öğrenilmiş bir bilginin ihtiyaç halinde aynen açığa çıkartılıp hatırlanabiliyor olması muazzam bir sonuç olabilirdi.

Ama o işler öyle olmuyor? Neden olmuyor? Kalıcı öğrenmek ve unutmamakla alakalı olarak engellerimiz neler?

Bu noktada iki şeyi konuşmak bence durumu özetlemeye, biraz anlamaya yetebilir. Bunlardan ilki Leonardo Da Vinci’ye bir kulak vermek…

Leonarda Da Vinci’nin öğrendiklerimizi neden unutuyoruz sorusuna şu cevabı verdiği söyleniyor:

Ortalama bir insan görmeden bakmakta, duymadan dinlemekte, hissetmeden dokunmakta, tat almadan yemekte, fiziki bilince ulaşmadan hareket etmekte, koku alma bilincine varmadan nefes almakta ve düşünmeden konuşmaktadır. Böyle duyusal körlükle hafızanın evrenle ilişkisi kesilir.

Aslında ben bunu okuduğumda Farkındalık üzerine yeni okumalar yapmış biri olarak aklıma hemen farkında olmak geldik. Ya da farkında olmamak… Öğreniyoruz ama farkındalıkla bir öğrenme olmuyor çoğu zaman bu ve bu nedenle kalıcı da olmuyor.

Öte yandan yine değinilmesi gereken ikinci konu da Unutma Eğrisi Teorisi… Bu teoriye göre öğrenilen bir bilgi, o bilginin kalıcı olması için herhangi bir eylem gerçekleşmediği takdirde zamana bağlı olarak azalır, azalır, azalır ve yok olur.

En başta unutmanın aslında bir lütuf olarak da görüldüğünü söylemiştim. Her şeyi ama her şeyi hiç unutmamak, her şeyi hatırlıyor olmak çok büyük bir yük olurdu bizim için.

Bu nedenle unutma o kadar kötü değil ama en azından kalıcı olmasını istediğimiz, hatırlamak istediğimiz şeyler için onları kalıcı hale getirmek imkansız sayılmaz. Yani edindiklerimizin bir kısmını unutacaksak hatta büyük bir kısmını unutacaksak en azından hangi kısmı unutacağız, hangilerini hatırlayacağız noktasında müdahele etmemiz mümkün olabilir.

Peki bu nasıl mümkün oluyor.

Yine öncelikle Leonarda Da Vinci’ye gidelim.

O yaptığı iş ne olursa olsun bütün duyularıyla o ana odaklanıyordu. Resim yaparken o kadar yoğunlaşırdı ki adeta resmin dışında hiçbir şeyi görmez, duymaz ve hissetmezdi. Kitap okurken gözlerini açabileceği kadar açar. zihnindeki bütün hayalleri durdurur ve beynini tümüyle okuduğu yazıya odaklardı. Müzik dinleyeceği zaman da müziğin vereceği zevki iliklerine kadar hissederdi.

Aslında ilk olarak kalıcı olarak öğrenmek istediğimiz bir konuya tam da Leonardo Da Vinci gibi yaklaşmak önemli ve bu kayda değer bir fark yaratabilir.

Hissederek, yaşayarak, sindirerek öğrenmek…

Az önce farkındalık konusunu hatırladığımı söylemiştim ya işte tam olarak bütün bir farkındalıkla öğrenmeye çalışmak zaten kalıcı bir şey öğrenmekle ilgili zemini hazırlayacaktır diye düşünüyorum.

İkinci adımda ise Unutma Eğrisi Teorisini de göz ardı etmeden öğrenilenleri tekrar ederek, hafızada kalma süresini daha uzun tutmak mümkün olabilir.

Biraz unutma eğrisinden ve bu teoriden bahsedecek olursak az önce söylediğim gibi öğrenilen bir bilginin, kalıcı olması için herhangi bir müdahele ve çalışma yapmadığımız takdirde zamana bağlı olarak azalması ve nihayetinde yok olması durumunu öngören, bunu söyleyen bir teori bu.

Hermann Ebbinghaus’un ortaya attığı ve geliştirdiği aslında bir matematiksel formülden bahsediyoruz. Eğri ise bilginin zaman içinde unutulma oranını gösteriyor bize.

Ebbinghaus ilk olarak 3 harfli ve anlamsız kelimelerle bir çalışma yapmış ve 2300 tane kelimeyi ki kelime de denemez aslında bir anlamı olmayan 3 harfli 2300 heceden bahsediyoruz… Bu heceleri incelemiş, tekrar etmiş ve zamana göre unutma ve hatırlama durumlarını not etmiş.

Ve sonuç olarak başlangıçta daha fazla kelimeyi hatırlarken zamanla daha az hatırladığını ve 6-7 gün sonra bu kelimelerin hiçbirini hatırlamadığını belirlemiş.

Bu çalışmadaki unutma eğrisi şu şekildeydi.

Bu deneylerin sonucunda 24 saat sonra ezberlenen herhangi bir şeyin yaklaşık üçte ikisinin unutulduğu ortaya çıkmış oldu. Fakat 3 harfli kelimeleri bir kenara bakıp genel olarak bilgiyi ve öğrenmeyi konuşmaya başladığımızda sonuç değişmese de veriler biraz değişiyor.

Yine gerçek şu ki öğrenilen bilgi zaman için azalarak yok oluyor. Kalıcı olması için kalıcı olmasını sağlaycak hatırlatmalar, tekrarlar yapılmalı. Ayrıca bir bilginin kalıcı olması ya da unutulması başka bir takım değişkenlere de bağlı.

Örneğin ne kadar sade, basit ve anlaşılır bir bilgiyse daha fazla hatırlama ihtimali artıyor. Ya da bu bilgi bizim gündelik yaşantımızla ne kadar bağlantı kurabiliyorsa yine  o kadar kalıcı olma potansiyeli oluşuyor. Ve söz konusu öğrenilen bir bilginin kalıcı olması ya da unutulması olduğunda ortaya şöyle bir eğri çıkıyor ve bu eğriye göre de öğrendikten sadece 20 dakika sonra yaklaşık %40’ı zihnimizden siliniyor. 24 saat sonra %40’dan daha azını hatırlıyoruz. Bu oran 48 saat sonunda %30’lara düşüyor. Ve 30 günün sonunda kalıcı olması için müdahele edilmeyen bir bilginin sadece %20’sini hatırlıyoruz.

Peki bu unutma eğrisini tersine çevirmek ve öğrenilenlerin daha fazla miktarını hatırlamak ve daha fazla miktarını kalıcı hale getirmek için neler yapabiliriz. Bunu birkaç madde sıralayalım:

  1. Tabiki teorinin de ortaya çıkardığı üzere öğrenilen bir bilginin daha kalıcı olması için belirli aralıklarla tekrar edilmesi önemli. Başlangıçta daha sık fakat sonrasında daha geniş aralıklarla öğrenilen bilgiyi tekrar etmek, bilginin çok daha kalıcı hale gelmesini sağlayacaktır.
  2. Bir diğer önemli konu nedeni keşfetme. Neden sorusu ve tabiki bunun cevabı çok önemli ve her fırsatta ve her içeriğimde bunun altını çiziyorum. Bunu önemsiyorum. Çünkü bir şeyin nedenini keşfettiğimizde ve o nedeni kabul ettiğimizde, o şeyi de sahiplenmemiz daha kolay oluyor. Bu nedenle öğrendiğimiz şeyin nedenini sorgulamak, keşfetmek, onu anlamak o bilginin kalıcı olması konusunda etkili olacaktır.
  3. Yine Ebbinghaus’un katkıda bulunduğu bir başka konu olan seri konum etkisi, yani bir bilginin bir öğenin konumunun öğrenme konusundaki önemi de kalıcığa katkıda bulunan önemli bir detay. Seri konum etkisine göre baştaki ve sondaki bilgileri ortadaki bilgilere göre daha kolay hafızada tutabiliyoruz.
  4. Bir başka işe yarar yöntem öğrenilenleri birbirine bağlamak olabilir. Yeni bir şey öğrenirken, bu yeni bilginin daha önce öğrendiğimiz, bildiğimiz ve konuyla alakalı bir şeyle arasında bir bağlantı kurmak, öğrenilen bilginin daha kolay hatırlanmasına katkı sağlayabilir.
  5. Ve bence bir başka en önemli nokta da öğrenilen bilginin sadece okuyarak, sadece dinleyerek değil uygulayarak da öğrenilmesidir. Çünkü yaptığınız şeyler çok daha kalıcı olurlar.
  6. Bir sonraki madde olarak aslında bir önceki maddenin bir devamı gibi… Yaptığımız şeyler daha kalıcı olurlar fakat bazen bazı konularda uygulama fırsatımız olmayabilir. Bu tür örneklerde ikinci seçenek olarak uygulayamıyorsak en azından öğrenme yöntemini izlemek olarak tercih etmek de işe yarayacaktır. Çünkü herhangi bir  öğrenme konusunu izlerken de ayna nöronlar sayesinde yapmasak da yapmış kadar oluruz. Bu da bilginin daha fazla oranda hatırlanmasına katkı sağlayabilir.

Yani öğrendiğimiz her şeyi unutmak zorunda mıyız diye sormuştum ya en başta. Öğrendiklerimizin hepsini unutmak zorunda değiliz? En azından neleri unutacağımızı biz seçebiliriz.

Posted in Verimlilik - Motivasyon - Gelişim
Write a comment